MAVİ OJE, KEKLER VE PALYAÇO


    Selam olsun bu üçlüye, Cem Adrian şarkısını andıran...
    Önce iki yumurta hayal kırıklığı ekledim o plastik kaba. Acısını alsın diye bir su bardağı umut. İyice kabarsın, sönüklüğü belli olmasın diye de kabartma tozu.
     Evet kekimiz hazırdı. Bilumum aşk yaraları gibi. Adını aşk koyduk kekimizin, eski bir diziden alıntı yapar gibi. Kekteki kabartma tozunun etkisinden midir bilinmez; kabardı kalbimizin, düşlerimizin hayaller tarafı.
      Biliyorduk kahveyi sevmezdi. Kahvesiz de ne yavan olurdu kekler. Yediğinde rehavet çökse yürümezdi bile yağmur yağıyorsa. Yağmuru da sevmezdi! Yine de sevmişti 'kek' onu. Onu ve huysuzluğunu en çok gülüşünü.
      Kalplerimiz kuş misali göç ediyordu dönem dönem. Soğuktan donmamak ya da güneşin kavurucu etkisinden kaçmak için. Bu kez kış diye göç etmişti ya da fark etmemişti bile mevsimin kış olduğunu. Kötü yanıysa hikayedeki gibi olmamıştı hiçbir şey. Çam ağaçları koruyamamıştı bu kırlangıçları. Bakmak dahi istememişti hatta. Ağaçlar bile küstüğünde nasıl sığınabilirler toprağa. Anlaşıldı doğanın yeri yoktu bu yalanda. Bir kez daha düştüler kuşlar, üstelik takılmadan hiçbir tele. Sadece düştüler yere; yorgun, argın, kırgın... Her tarafları kırılmıştı; hayalleri, kalpleri, kolları, kanatları...
      Onarılmayı da beklemediler üstelik, ilginçtir. Birinin gelip 'seni düzeltebilirimleri' geride kalmıştı galiba. Bu bir hastalık değildi ve hiçbir samimiyet yoksunu el iyi edemezdi. Belki yine güneşe bu kadar cüretkar kanat çırpamazlardı ama kendilerine iyi gelecek şey yine kendileriydi.
       Güneş bu sefer ince buzun altında kalmıştı, üstünde değil. Bir kol sıkıldı mavi oje hapsetti diye. Vazgeçtiler... Ölümü yaşadılar. En kötüsü de buydu çünkü yaşadılar. Hissizleşmek çok iyi gelebilirdi onlara. Ölemediler bile işte. Ölseler geri gelebilirlerdi. Yaşadılar... Tesellilerle, umut yitirerek.
        Umut bu kez yıllara meydan okumuş, kökleri toprağın en ücra köşelerine ulaşmış bir çınardı. Kesiverdiler onu. Oysa öyle güçlüydü, öyle sabit.  Bilen bilirdi kimse meydan okuyamazdı onun gölgesine, güneş bile! Herkese bir nefes bir dokunuşken üstelik kopardılar onu. Dağıldı binbir parçaya. Her parçası bir başka yerde, bir başka şekilde. Birini buldu o, elinde mavi oje... Bir anı karaladı üstüne, harf harf. Mavi ojeli çınar işte, kim bilebilirdi ki hikayesini.
       Sigara yaktı zarifçe. İki eli biraz farklı gibiydi. Biri devam etmeye hazır diğeri olduğu yerde yıkılmıştı bile. Her tırnağı aynıydı, hepsinde mavi oje. Bilmiyordu bile ne de güzeldi elleri. Kalbi gibi, kendi gibi.
       Yıldızları vardı gökyüzünün, onun gözleri kadar parlamayan. Kıskandı gökyüzü, kıskandı doğa. Bu kadar güzel parlamasaydı belki de yardım ederdi ona hayat. O büyük siyah ve parıltılı gözlere... Yardıma ihtiyacı yoktu aslında. O her şeyi hazırlamıştı. Görmedi görmesi gereken ya da istenen. Bir palyaço yetişti imdadına. Hiç bilinmeyen bir palyaço hiç bilinmeyen bir diyardan gelmişti onun için. Doğa utandı. Gökyüzü kıyamadı o güzel gözlere. Düşmanların bile içini sevgi dolduran parıltılardı bunlar. Hayat durduğu yerden devam etti. Derin bir nefes aldı; ama yetmedi göğüs kafesi. O atmosferi koklamak istedi, ciğerlerine doldurmak. Öncesinden birikmişti ve yeri yoktu bunun için. Hapsedemedi her şeyi. Bu koca yürek dünyaları sığdırmıştı. Yerinden çalmıştı nefesini, yine de o sığdıramadı dünyaları onun içine.
       En bilinmezi palyaçonun hikayesiydi. Tarih kokan, dar sokakta belirivermişti. İnsan istifi bastıramadı onun ışığını, sonuçta o bir palyaçoydu. Galiba kaderiydi onun kederi. Hüznünü gizleyemiyordu yüzündeki boyaları. Onun da gözleri kocamandı ve biraz da hüzünlü. Bir gülümseme vardı yüzünden boyasından mı kendisinden mi bilinmez, insanın içine işliyordu yine de. Bir şeyler fısıldadı, sesinde umut vardı. Dağıtıverdi masadaki gamı. Sorularla yendi bilinmeyenleri. Bilinmeyenler her cevapta netlendi ve bu netlik herkesi iyi hissetirmedi.


                                                                                                         

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu mutlu sonlu bir hikaye

Kelebekler ve Uçurtma

Batak