Kelebekler ve Uçurtma

     Bir yıldızın kayışı gibi gösterişli değildi yok oluşun. Birden bire belirip, asılı kaldın tavanda sadece bir süre sonra yine birden bire kayboldun. Hiç var olmamış gibi. Hiç olmamış ya da hiç olmuş gibi. Titreyen bir kadın sesinde anımsayabildim seni sonra. Melankolik şarkılarda değil ama yanlış anlaşılmasın. Böyle su gibi şarkılarda. Canım da yanmadı değil, dalmadım değil tavana. Orada değildin işte sen; durdum, düşündüm.. Hiç orada olmuş muydun diye, hiç olmuş muydun sahi sen.  
     İçimdeki arabeski gömemediğim için bir yere, odaya giren kelebekler hep sensin bende. Hele ki elime konduysan, üflediğimde uçmuyorsan kesinlikle sensin. Neşen, kahkahan hep aklımda, gülerken gözlerin eşlik ederdi sana. Dolu doluydu hep bakışların, sahi neşenden mi kederinden mi?               
     Anlatacakların vardı mesela senin, saatlerce dinlenebilecek türden hikayeler. Aslında hüzünlü ama güldüren anıların, komik olduğundan da değildi aslında, sen güldüğünde gülerdi işte evren. 
Sevincin de üzüntün de bilinirdi. Aşırıya kaçardı özlemin, sevgin durdurulamazdı. İnsanı bir daha yemek yemekten zevk aldıramayacak kadar güzeldi köften mesela, tabii senin yemeklerini yemeyeceklerse sonrasında. Sahi o köftenin sırrı neydi? Kıymasından ya da kimyonundan olmadığı kesindi aslında. 
     Balkonlar keyifliydi sonra. Balkonsuz bir ev hayal edemeyişim bundan bence. Saksıların ve yoğurt kutuların vardı içinde çeşit çeşit çiçeklerin olduğu. Her gün mutlaka su verirdin, yapmak zorundaymışsın yoksa dünyanın sonu gelirmiş gibi. Sahi sen o gün sulamadın mı çiçeklerini? 
     Çay içerdin sonra günlerce ve hiç var olmamış bir kırmızıydı rengi çayın. Balkonda kaldı aklım, demirliklerinden muşamba geçerdi, bir demirin önünden diğerinin arkasından geçmeliydi tabii muşamba. O bile çok kemikleşmişti, her şey olması gerektiği gibi, olması gerektiği yerdeydi.
     İzlenilmekten nefret ederdin, hava karardı mıydı ışığın yanmasıyla orantılı olarak saniyeler içinde çekilmeliydi o yere kadar uzanan krem fon üstünde kırmızı türk motifli perde. Tabii daha öncesinden çekilmediyse. Şimdiyse inan umrumda değil açıkmış değilmiş. Tüm dünya seyredebilir şimdi beni, kanıma ihanet etmeksizin meydan okuyarak genetiğime. 
   

       Yürürken değnek kullanmaya başladığın an dönüştün bir uçurtmaya. Gökyüzündeydin ama yorulmuştun. Rengarenk, upuzun bir uçurtma… Hikaye baştan sona değişti aslında, bir uçurtmanın kayboluşuna dönüverdi. Tam bulutların arasındayken, daha fazla uzamadı ipin ve koptu. Bulutların içinde süzülerek, güneş ışığının arsız parlaklığında kayboluverdin dolanmadan hiçbir direğe. 
Bugün gördüğüm her kelebek senken her uçurtma hikayesi seni anlatır. Sonuç olarak gökyüzündesin ve sonsuzluğa uçuyorsun, uçuşunda keder olmasın tontişim…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu mutlu sonlu bir hikaye

Batak