Bir Yerlerde Cem Adrian Ağlıyor

     


        Dünden kalma bir gam var yüreğimde. Ezgisi unutulmuş bir şarkıyı hatırlamaya çalışıyor zihnim, birkaç sözünden çıkarmaya. Dünden kalma bir aitsizlik hissi var ruhumda. Bitmiş bir sigarayı içmeye çalışıyor ciğerlerim. Dünden kalma gözyaşları var kulağımdaki şarkıda. Ezgisini hatırlayamadığım, sözleri canımı acıtan o şarkı.
    Gitme isteği bulandırıyor o şeffaf, berrak suyu. Zift gibi damlıyor, damla damla kirletiyor suyumu.  Sağ yanım çok sıcak, yanıyor. Sol yanımsa üşüyor, donuyor. 
     Karanlıkta yapılmış bir yolculuk gibi geliyor şimdi eski duygular. Uykusuz, sıkıcı, bitmek bilmeyen karanlık bir yolculuk. İçim daralıyor sonra... Nefes alıyorum derin derin, derindekiler fırlayacak gibi oluyor bu kez. Elimde bir kürek bir el feneri o yorucu karanlıkta kan ter içinde kazdığım derin çukurdaki, o eski metal kutuya yazıp koyduğum hayal kırıklıkları çıkıp, filizleniveriyor. Kızıyorum bu kez, kızıyorum toprağıma, siyah suyumla çıkarmış olduğu o filizleri kesiyorum bu kez. Bir an olsun acımıyorum, dikenlerine aldırmıyorum, elleriminden akan kan tutmuyor bu kez beni. Bölük pörçük topluyorum tekrar, koyuyorum o eski metal kutuya. Tekrar tekrar kazıyorum ve gömüyorum.
    Ilık ılık bir rüzgar esiyor, acıyı hafifleten bir rüzgar. Ay vuruyor kıyıma. Oturuyorum kumsalıma, bakıyorum ufka. Aheste aheste dalgalanıyor denizim. Ağır ağır yansıyor ışıklar. Hoşuma gidiyor, izliyorum bu sade ama şık manzarayı. Kulağımda yine dünden kalma ağlayan bir şarkı ama. Duymak zorundaymışım gibi, dinlemem gerekirmiş gibi. Kalkıp dolanıyorum bu kez, otobanıma varıyorum. Otostop çekiyorum geçen arabalara ve birine atlayıp gidiveriyorum.
     Bir yere varmıyor yolculuğum, dünya hengamesinde dolanıp duruyorum. Defalarca geçiyor yolum aynı sokaktan. Yıkık duvarlarındaki silinmiş yazılardan anlıyorum: ben bu sokaktan da geçmiştim!
     Çimen rengi bir yalnızlık hakim evrenime, her yer yeşil ama kasvetli. Buğulu sesler var belli belirsiz yine acı sözler fısıldayan. Küçük küçük batırıyor iğnelerini etime. Bu kadar kapılmışken insan akışına hayatın, farkediveriyor yalnız olduğunu etrafında onlarca insan varken. Canımı acıtıyor bu yalnızlığın iğneleri. Kan sızıyor derimden ve sızamıyor morartıyor. Derim sanki kendi haritasını oluşturuyor sadece benim yolumu bulabileceğim. Kuzeyim morarmış, güneyim kanlı deniz. 
      Unutulmuş dünler ve önemi kalmamış anılardan oluşan bir elma şekeri gibi yalıyoruz o son olduğunu fark edemediğimiz geçmişi. O kadar tatlı geliyor işte insana. Tatlı bir acı, acı bir kahve, kahveli bisküvi, bisküviyle çay gibi şimdi o eski günler. 
      Martı sesleriyle bozulan ölüm sessizliğindeki sahilde denize vuran ısıtmayan güneş var gözlerimde, kulağımda yine o ağlayan ses. Dinliyorum öylesine, ölesiye. Dinliyorum içimdeki bir şeyleri yıkarak. Dinliyorum ve biliyorum bir yerlerde Cem Adrian ağlıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu mutlu sonlu bir hikaye

Kelebekler ve Uçurtma

Batak