Seni Sevemedim

    Ne kadar az şeyi sevmediğimi fark ettim. Her ayı ayrı ayrı, her günü farklı farklı seviyorum. Meyve yemeyi çok sevmesem bile; ananası, armutu, çileği çok seviyorum. Alkolde bile seçici değilimdir aslında votka ve viski ile kötü anılarım olmasa...
    Arkadaşlarımı çok sevdim daima, beni kaybetseler, kaybetsem bile sevdim. Arkamda bıraktığım her ilişkiyi sevdim. En çok çıkardığım dersleri sevdim sanırım.
    Annemin yemeklerini ve dünya üzerindeki yemekleri seviyorum mesela bu konuda hiç ayrım yapamıyorum. Annemi ne kadar sevdiğimi başka bir yazımda anlatmak üzere susayım.
    Geçtiğim yolları, yolumun düştüğü şehirleri sevdim memleketim bile buna dahil hatta. Dinlemeyi, okumayı, izlemeyi, tanık olmayı, yazmayı ve diğer birçok eylemi de seviyorum.
    İşimi de sevmekteyim, insanlara yardım etmeyi, kendimden vermeyi bile. Her ne kadar her an bomba patlama ihtimali de olsa kahpe dünyayı da sevdim.
    Zorları, kolayları, sıcakları, soğukları, kederi, acıyı, yürümeyi, düşmeyi, kalkmayı, içmeyi, nefes almayı hepsini sevdim aslında, uzun uzadıya anlatmak gereksiz.
    Gel görelim ki gelsen de görsek ki gelip hiç gitmesen ki seni sevemedim. Seni sevmenin ne olduğunu bile bilemedim aslında. Ne sana kızdım ne kendime, ne de dünyaya.
     Saatler dursa, yemeler/içmeler kesilse, günler geçmese, yollar bitse, şehirler düşse, dünya son bulsa ne çıkar ki seni sevemedim işte.
     Suçlu aramadım, suçlamadım, neden diye sormadım, olmadı işte, Şimdi hayatın, düzenin, kaderin, dünyanın kahpeliğine mi vereyim? Sitem mi edeyim? Allahı da seviyorum zira... Ben yine de senden özür dilerim seni sevemediğim için. Hayatın, düzenin, kaderin ve dünyanın cisimleşip bir insan gibi karşıma geçip benden özür dilemesi gerekirken.
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu mutlu sonlu bir hikaye

Kelebekler ve Uçurtma

Batak