BEYAZ SABUN KOKAN ŞARAPTAN ŞİİR

    Tam altından çatlamış kalın bir şarap şişesi. İçinden bir şiir sızıyor. Hiç kimsenin yazmadığı ve kimsenin okumayacağı. Kapı gıcırtılarında hapsolmuş, yarım yamalak bir heyecan içimde. Her artık kapandı dediğimde, rüzgarın açtığı. Yarım yamalak açık.
    Yıllansın diye de içimde saklamadığım aslında, senelerden bir yolun üzerinde yürürken; içimden akıp giden. O şiir. O minare de tepeme yıkıldı. O gün... Ellerimi her açtığımda göğe, gökyüzü kaydı altımdan. Yer çekimini yuttum, asfaltlara tükürdüm. O gün... Asfalta yakın uçmak isterdim. Kelebek olmak demek, çayır çimen gezmek demek mi illa? Asfalta yakın uçmayı seçerdim. Yine...
    Yeni keşfettiğim o şarkının, üzerime kusması var sonra. Üstüme salıyor ürkek huzurdan bozma hüznü. Kapılar çarpıyor suratıma. Asırlardır hayattaymış da bir bok yaşamamış gibi. Hep hüzünlüymüş de hiç terk edilmemiş gibi. İskeleden koşarak atlamış da yüzme bilmiyor gibi. Hep sevmiş, hiç sevilmemiş gibi. Hep gibi, hiç gibi...
    Kapıyı kapattığımda, hatta kilitlediğimde... Duvarlardaki çatlaklardan geçmene tahammül edemiyorum. Ördüğüme pişman olduğum duvarlar. Kendimi anlatmayacağım dediğimde, yelkenlerimi batırdı zaman. Yine başladım konuşmaya. Susmaya yeminliydim, çarpılır mıyım?
    Şimdi ruhumu görüyorum. Beyaz sabun kokuyor. İçimde şarap var. Ardımda iz bırakıyorum. Beyaz sabun kokan şaraptan bir şiir. 
    Yazar mısın?
    Okur musun?
    Dinler misin?
    Siler misin?



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu mutlu sonlu bir hikaye

Kelebekler ve Uçurtma

Batak