Abarttığımı düşünmüyorum

Yazın son sıcakları akıyor sakaklarimda. Aylardan eylül elbette. Eylül bende hiçbir zaman o dramatik etkiyi yaratmadı. Sonbahar ise mesele sonbahar ekimdir. Hem gelmesi beklenen ay da ekimdir, gelmezse malumunuz.

Zaman zaman kesişiyor yollarımız. Aynı su yatağında ayni larvayiz. Kurbağa olup sıçrayıp gidiyoruz sonunda. En azından sen yani. Belki de ben o su yatagiyim belki sen kağıttan bir gemi. Tam tersi muhtemelen.

Aynı yastığa baş koyarken aynı anda gökyüzünden siliniyor adın. Sapasağlam bastığımi sandığımda toprağa altımdan kayıyor gökyüzü. Göğsünde yüzüm, uyanmamı gerektiren alarmlar çalıyor, bütün alarmalari erteleyip bütün saatleri yakasim geliyor. Yakmıyorum tabi o kadar da değil.

Sakaklarimdan boynuma doğru süzülürken yaz, en çok senin hakkında yazmak istiyorum. Belki bunu da abartıyorum, belki yarım satır yeter senden kurtulmaya. Birkaç iyi düşünülmemiş yalan bile yeter. Orda değilken ordayim derim belki.

Çok uzaktaki ülkelerde saat henüz aksam üstü  dörtken heyecanlanmama sebep oluyorsun. Her şeyin sarji bitene kadar heyecanlanıyorum. Telefonların, defibililatorlerin, müzik çalarların, diş fircalarinin... tekrar sarja taktığımda geçiyor.

Abartmadan, kısaca ve olduğu gibi anlatmak istiyorum:

Bana bir hikaye anlatmani istiyorum, sonunu bildiğim bir hikaye çünkü sen konuşurken hikayeye odaklanmak istemiyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu mutlu sonlu bir hikaye

Batak

Kelebekler ve Uçurtma