Dertli Diş Perileri

     Sonbaharın iyiden iyiye ele geçirdiği şu günlerde, çamurlaşmış turuncularla geçiyor zaman. Çamurun yakıştığı yegane şey galiba turuncu. Bazen en sevilen pantolonu bazense koskoca bir manzarayı mahvederken, kurumuş sarımtırak turuncu yapraklarda dans ediyor sanki. Her şey renklerde gizli sanırım. Hayranlıklar, depresyonlar, vazgeçişler... Hepsi renklerle alakalı. Bazen gözlerde hayran bıraktırırken bazen gökyüzünde ele geçirir insanı mesela mavi. Bazen tüm şehri kapladığında göz kamaştırır bazen de bir gülüşte gizlidir beyaz. Bazen tutkuyken bazen siren sesleriyle kabusa dönüşebilir kırmızı.
     Olmayan şeylere sığınarak geçiyor bazı anlar. Hayali kahramanlardan medet umuyor ve nesillere bu durum endekslenerek ilerliyoruz. Bir şeyler üretmek için ilham perisini beklerken, çenesi kapansın diye diş perisiyle uyutuluyor çocuklar. Gerçi çok dramatik değil diş perisi masalıyla kandırılarak hediyeye kavuşma fikri keza gerçekler fazla can sıkıcı. Kıskanıyorumdur belki de hepsi aynı anda sallanıyor diye beş dişimi aynı anda çektirdikleri için. Hayatımın en büyük acılarından biri olduğu yetmezmiş gibi bir de üstüne en büyük çocukluk travmam. İşte bazılarımız hiç karşılaşamıyor perilerle. İşi çokmuş bugün de ilham perisinin uğrayamadı maalesef. 
     O perisi, bu perisi... Hiç düşündük mü acaba bu perilerin bir derdi tasası var mı? Ne renkler mesela ya da en çok hangi rengi severler? Hayatını dişlere adamış bir periye dilek hakkı verilse ne isterdi acaba? Yazık değil mi yahu onlara da. Dert kumkuması gibi kimin acısı, sıkıntısı varsa hop oradalar. Sıkılmış olmasınlar sakın birilerini mutlu etmeye çalışmaktan? Olamaz mı? Olabilir. 
     Gitgide mitolojik bir hal almadan, gündelik yaşama dönmekte fayda var. Dediğim gibi ilham perisi bugün de gelemedi zira. Hayır, devamını getirecek hayal gücü de bırakmıyor günümüz dünyası. Doğamız gereği seviyoruz sanırım avunmayı. Bir şeyler yolunda gitmediğinde onu başka şeylere yükleyerek hafiflemeyi. Bazılarımız fazlasıyla seviyor gerçi. ''Hayattaki bütün köyü şeyler benim başıma geliyor'' u motto edinmiş sürüsüyle insan var. Onların bir de bilmem ne perileri. En yakın arkadaş perisi, ev arkadaşı perisi, aile perisi, akraba perisi... 
     Yaşanılan ne varsa -çok da kötü şeyler olabilirler- yüklemek karşındakine. Hiç sormadan belki de en sevdiğin renk ne senin diye. Çekinir oluyoruz birilerine bir söylemeye, bin ah geliveriyor çünkü akabinde. Yalnızlaştırmasak da birbirimizi, konuşsak ya turuncudan, maviden, beyazdan, kırmızıdan... 
      Her insan da bir renktir zaten. Karşımızdakini sarılaştırmasak da karışsak ya ona. Karışıp yeşil olsak, çimen olsak, ıslansak. İç içe geçsek, kahverengi olsak, yağmur koksa ortalık. Değse bize de mora çalsak, asil dursa. Kararmasak da gri olsak hiç yoksa, elli tonu olan belki de...




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu mutlu sonlu bir hikaye

Kelebekler ve Uçurtma

Batak