Yeşil Pembe Rüya Gibi II

   


Yeşil Pembe Rüya Gibi II

     ''Tanrım bana bir dünya ver yeşil pembe rüya gibi...'' 
      Durmaksızın yankılanıyordu zihninin içinde. Kafa tasını patlatıp çıkacak gibiydi o ses. O duru ses... Durmuyordu lakin devam ediyordu: ''Bıktım artık yaşamaktan. Son kadehte zehir sun saki.'' İnsanın acı çekme katsayısının zirvesine gelmişti, yaşadıklarının yaşayacaklarının teminatı olmasından korkuyordu zira. 
      Durumun özeti hüsran olmasıydı yine. Ne istediğine dikkat et kategorisine de girebilirdi aslında bu. Rüya istemişti ve almıştı. Gerçekle hayali ayırt mı edemiyordu acaba? Bu kez sadece kendine kızdı. Kaderi veya insanları suçlamanın anlamı yoktu. İşin tuhaf yanıysa insan alışamıyordu aslında yenilgilere, alıştığını sanıyordu artık acıtmıyor sanıyordu, hepsi bu.
      Her neyse bir sabah öyle mutlu uyandığı için mutsuzdu yalnızca. Üçüncü şahıs olarak bahsettiğinin de kendisi olduğu apaçık ortadaydı üstelik. Tekrar eden bir hengame, ne can sıkıcı! Olaylara olduğundan fazla anlam yüklemeye gerek yoktu, her ne varsa ortada olduğu gibi de olabilirdi. Hikayeleri mitolojik kılmak komikti aslında, tüm mitolojik hikayeler de uyduruktu. 
      Devam etmeliydi hayat, kireç kesmiş yüzünü normale döndürmek zorundaydı. Yavaşça al al olmalıydı yanaklar. Gözler bomboş bakmaktan vazgeçmeliydi. Ölünmüyorsa yaşanılacak. Dünden bugüne kendi elleriyle yapmıştı her şeyi. Kendisi elde etmişti sahip olduklarını. Güzel şeyleri vardı, bununla devam etmeliydi hayat.
      Dünya yalnızca kendi etrafında dönmüyordu, içinde ne varsa hepsini tepe taklak etmeyi de biliyordu. Bu oyunun galibi yoktu, ara ara yorulup, köşemize çekilip, tekrar oyuna katılacaktık. İlk kez aradığı şeyi bulamamış değildi, bununla baş edebilirdi. Aramaya devam etmek zorundaydı, bulacağı şey ne olursa olsun, bulacaktı. Sadece büyük kelimeleri mum gibi yakıp onların ışığında aramak yanlıştı. Etraf karanlıktı, gece görmeyi öğrenmek gerekiyordu.
      Gönül isterdi bir rüyayı yaşamayı ancak bu kez rüyalar anlamsızlaşır diye avuttu kendini. Bu işte iyiydi gerçekten. Kendi kendine yetmeyi biliyordu. Hayatın yaşattığı bütün olumsuz olayları; öfkesiyle, kırgınlığıyla, mutsuzluğuyla alaşağı etmeyi başarıyordu. Başarsın zaten bazen kader insanla resmen alay ediyor.
      Dediğim gibi bu sefer kolay atlatmıştı. Hatta hayat bu kez güldürmüştü. Bir dilek dilemişti ve gerçek olmuştu sadece eksik dilediğini fark etti. Tanrı ona bir rüya verdi yeşil pembe rüya gibi... Sonu yine griydi, çok sevdiği renkler yine terk etmişti onu. 
      Ne de olsa ''hayat bir gemi dünya bir liman. Her limanda inen de olur binen de olur inan ki.''
      İnan ki...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu mutlu sonlu bir hikaye

Kelebekler ve Uçurtma

Batak